Dolar 32,3854
Euro 35,0481
Altın 2.326,29
BİST 9.078,33
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 26°C
Az Bulutlu
Bursa
26°C
Az Bulutlu
Cts 28°C
Paz 28°C
Pts 30°C
Sal 20°C

ZEYNEP’İN İŞİ, PARİS’İN ÇİŞİ

ZEYNEP’İN İŞİ, PARİS’İN ÇİŞİ
28 Eylül 2011 11:00
A+
A-

Zeynep Altıok, babası için bir kitap yayımlamıştı yıllar önce… (Gölgesi Yıldız Dolu, Dünya Y., 2003)
Şair Metin Altıok, öğretmen olarak atandığı Bingöl’deki otel odasından yazdığı mektuplarda kızına “garip kuşum, sevgili kızcağızım, erken olmuş yemişim” diye hitap ediyor, “Dalımın yaralısı” diyor.
Türkiye’nin korkunç bir sessizliğe büründüğü 12 Eylül’den sonra, 26 Kasım 1980’de yazdığı mektupta şu satırlar var:
“Burada hiçbir şeyin önemi yok; JR’dan başka… Sahi JR’ı kim vurdu yahu? Adam kim vurduya bile gidemedi. Ama şunu unutma: JR’lar ölmez ve kanı yerde kalmayacak.
Sahi Cavit Orhan Tütengil’i kim vurdu? İşte bunu kimse bilmiyor ve merak da etmiyor. Tütengil gibilerinin kanı yerde kalmaya mahkûmdur.”
* * *
Zeynep o zamanlar ortaokul öğrencisiydi.
“Erken olmuş yemiş”, çabuk büyüdü.
Babasının Sivas’ta bir otelde “Laiklik gidecek, şeriat gelecek” sloganları arasında yakılışını gördü.
Bu vahşetin elebaşlarının yargının elinden köşe bucak kaçırılışına, davanın zaman aşımına bırakılışına tanık oldu.
Yetmedi; babası ile 34 yoldaşını katledenlerden bazılarının adının Madımak binasının plaketine kazındığını, yani mağdurla saldırganın bir arada anıldığını öğrendi; isyan etti.
“Gerekirse oraya gider, o plaketi sökerim” diye yazdı.
* * *
Yazınca ne oldu?
2,5 aydır çalışmakta olduğu Doğuş Üniversitesi’nin Mütevelli Heyeti’nden bir üye kendisini çağırdı ve dedi ki:
“Burada çalışırken bu tip açıklamalar yapmayın. Rahatsızlık olur. Kurumu bağlar. Bizi sıkıştırırlar”.
Zeynep, “Bu benim 18 yıllık mücadelem” deyip izne çıktı.
Tatil dönüşü, işine son verildiğini öğrendi.
“Anladığım kadarıyla korku imparatorluğuna yenik düştüler” açıklamasını yaptı.
Üniversite, “Bizim kararımızın onun demeçleriyle ilgisi yok” dese de kimseler inanmadı.
* * *
İnanmak da zor…
Çünkü “dert”, sadece Doğuş’un değil, herkesin başında…
Muhalif seslere evsahipliği yapan her medya kuruluşu, her üniversite kürsüsü, her kurum, Zeynep’in sözünü ettiği “korku imparatorluğu”nun tehdidi altında…
Türkiye yeniden “korkunç bir sessizliğe” bürünürken, kimi cesaret edip direniyor, kimi Doğuş gibi teslim oluyor.
Koca üniversite, mesela Türkiye Bilimler Akademisi’nin hükümet kontrolüne alınması, ülkenin bilim dünyasından dışlanması karşısında ayağa kalkmıyor, “Cumhuriyet Sivas’ta doğdu, Sivas’ta yıkılacak” diyenlere karşı aydınlığın bayrağını taşımıyor da, tersine buna karşı çıkan bir sesi dışlayarak hedef olmamaya veya göze girmeye çalışıyor.
* * *
Sınav günlerindeyiz.
Haklının yanında durma cesaretimiz veya haksızlığa boyun eğme sefaletimizle çıkacağız tarih huzuruna…
Zeynep’in kovuluşu, çoğu gazetede haberden bile sayılmadı; ama İstanbul’a gelen Paris Hilton’un çişi gelince İstinye Park tuvaletlerinin kapatıldığını 1. sayfadan okuyabildik.
Sahi Paris’i kim çişe tuttu yahu?
Çişi yerde kalmasa bari…

Milliyet / 27 Eylül Salı 2011 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

Mesaj gönder
1
Merhaba
Merhaba, size nasıl yardımcı olabiliriz?