Dolar 34,2828
Euro 37,5222
Altın 2.924,33
BİST 8.914,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 27°C
Çok Bulutlu
Bursa
27°C
Çok Bulutlu
Per 29°C
Cum 26°C
Cts 21°C
Paz 21°C

Yönetim Biçimi -2

Yönetim Biçimi -2
8 Şubat 2015 11:24
A+
A-

Ülkemizin ulusal arenada getirilmek istendiği durum bellidir. Bunun ne olduğu on yıllardır “dönem dönem değişen” verilen rollerden biraz irdelenirse açıkça anlaşılabilir. Benzer politikalarla Ruslar iki kez devrilmiştir. Çarlık Rusya’sı da, SSCB’de ABD tarafından beslenen din kaynaklı gericilik ve etnik bölünmeyle yıkıldı.
İkinci kez söylemek gerekirse, bu politika Osmanlının yıkılmasında da başarılı olmuştur,  SSCB’de de başarılı olmuştur. (1984)

ABD çıkarları doğrultusunda her zaman taraf ve taktik değiştirmiştir. Örneklendirecek olursak; kimi zaman AB’yi (Avrupa Topluluğu/Birliği) desteklemiş, kimi zaman ise kendi çıkarlarına ters düşünce yada söz geçiremeyince desteklemekten vazgeçmiştir. Yada içerisine Türkiye gibi kendi çıkarları için oy kullanacak bir ülke sokmak istemiştir.
Yeri gelmiş Hitler Almanya’sını desteklemiş, yeri geldiğinde Sovyetleri desteklemiştir.

Şimdi böyle bir ülkenin etkisinde kalarak hareket etmek bağımsızlığımızı onun eline vermekten başka bir şey olmayacaktır. Sadece ve sadece kendi çıkarları için girişmeyeceği iş olmayan bir ülkenin yönlendirmesiyle gericilik oyununa düşmememiz gerekiyor.
Kendi çıkarları için girişmeyeceği iş yok dedik, kısaca açmak gerekirse; II. Dünya Savaşında  “bazı” sebeplerden dolayı Almanlara savaş için destek vermiş, Almanların yayılmasının önüne geçilemediği anda da SSCB’ye destek verip Almanların alt edilmesine imkan sağlamışlardır.
II. Dünya Savaşında Almanlar Avrupa’yı dize getirmişti. Ve ABD kışkırtmasıyla da SSCB’ye saldırmışlardı. Çünkü Sovyetlerin güçlenmesinden kaygı duyuyorlardı. Bu kışkırtmayla iki büyük güç savaşacak ve her ikisi de güç kaybedecekti. Parasal desteği de alan Hitler Almanya’sının  Ruslara saldırmasının devamında SSCB’yi ele geçireceğini gören ABD, 1941 yılında kendisine gelen Sovyetlerin yardım isteğini;  daha sonrasında Almanların durmayacağı, Sovyetlerden sonra sıranın Amerika’ya geleceğini gördüğünden geri çevirmemiştir.
Fakat, yardımın tek koşulu vardı: DİN! Yani, Ortodoks Hristiyanlık.
Ülkemizdeki karşılığı ise Siyasal İslamcılık!
Ama yine ilerleyen zamanda bu destek yine ters tepmiş ve Ruslar Avrupa’ya hakim olmuştur.

Burada kısa bir ara verelim ve Bill Clinton’un 1994’deki aynen şu anlama gelen sözüne bakalım: “İslamların bir halifesi olsaydı da, ben de onu Beyaz Saray’da bir güzel ağırlayıp tüm Müslümanları kendi güdümüme alsaydım.”
1996 yılında da ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Nicholas Burns “Türkiye’yle ilişkilerimizin devamı açısından laikliğin sürmesi gereken bir şey olduğunu daha önce söylediğimizi hiç sanmıyorum.” demişti.  Bu söylemler ve gerçekler varken hala hayal peşinde koşanları anlamak mümkün değil.
Laiklik karşıtları aslında ABD’nin sadece kendi çıkarları için istediklerinin hayalini kuruyorlar; fakat farkında değiller. Yıllardır farklı bir ülkenin kendi çıkar politikası bizlere yutturulmak isteniyor. Ve bu öyle bir özenle hayata geçiriliyor ki, izlenen tüm politikalar sanki Allah’ın emriymişçesine yapılıyor.

Yıpratılmamış, değiştirilmemiş tarihe bakacak olursak ülkemiz üstünde dönen oyunları “gerçekten” görebiliriz. Kimse bizim gerçek anlamdaki  Müslümanlığımızla ilgilenmiyor. Sadece inancımız kullanılarak kontrol altında tutulmak isteniyoruz.
Bunun aksi; tek hukukçu, tek odaklı devlet olduğumuz sürece mümkün olmayacağından din istismarıyla, siyasal İslamcılıkla çürütülmek ve yok edilmek isteniyor.  Tam bağımsız bir Türkiye’de ibadet de, inanç da hürdür. Bir ülkenin güdümüne girerek daha iyi bir Müslüman olamayız. Bu, rejim karşıtlarının uzun uzun düşünmesi gereken bir konudur.

İster iktidar, ister muhalefet olsun bu yönde gelişmelere imkan veren hiç kimseye, hiçbir söze, hiçbir gelişime imkan verilmemesi gerekiyor. Çok kısa kopmalar olsa da tam bağımsızlığımızdan ödün vermedik. Belki çok yaklaşıldı ama, olmayacak.
Unutulmamalıdır ve dikkatli olunmalıdır ki, yabancı ülkelerin sömürüsüne engel olan, tam bağımsızlıkçı tek ülke Türkiye kalmıştır. Bundan dolaydır ki, artık tüm yöntemler ülkemiz üzerinde uygulanmaya başlandı.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

Mesaj gönder
1
Merhaba
Merhaba, size nasıl yardımcı olabiliriz?