Topluma verilmiş bir cezadır onlar
Dengesizlik, görgüsüzlük, saldırganlık, yeteneksizlik, kendini bilmezlik, çaresizlik, çirkeflik ve tabii ki cehalet…
Onların isimlerine özgü sıfatlar değildir bunlar.
Onları isimleriyle veya kim olduklarıyla değil, temsil ettikleri çarpık düzene ilişkin sıfatlarıyla tanımlayabiliriz ancak.
Çünkü isimleri önemsizdir.
Önemli olan bu sıfatların her birini kendinde barındıran bu insanlarla aynı apartmanı, aynı mahalleyi, aynı şehri paylaşıyor olduğumuz gerçeğidir.
Onlar kimi zaman karşımıza gazeteci kılığında çıkarken, kimi zaman ise siyasetçi, bürokrat veya iş adamı olarak çıkabilirler.
Bu insanların hayatınızın bir parçası olmaması bir eksiklik değildir.
Ancak toplum içinde yer işgal ediyor olmaları bile başlı başına bir talihsizlik ve utanç kaynağı olmaya yeterlidir.
Cehaletin en çarpıcı örnekleriyle sürdürdükleri yaşantıları kendileri açısından kusursuz görünebilir.
Ancak, dışarıdan nasıl göründükleri konusundaki gerçekle henüz yüzleşebilmiş değillerdir.
Çevrelerine, bu işin kuralının bu olduğunu, para için, makam için alçalmanın sıradanlığını haykırmaktadırlar adeta.
Bunu doğrudan ifade etmezler.
Yaptıkları, söyledikleri, yazdıkları ve geçmişe dönük referansları onların temsil ettiği sıfatları göstermeye yeter.
Her daim, gücün ve güçlünün yanında olmayı tercih ederler.
İktidarın ve muktedirin yandaşıdırlar.
Her konuda yorum yapabilme cüreti, her işe atlayabilme cahil cesaretine sahiptirler.
Kendilerini ciddiye almayanların bile dillerinde bir şekilde yer alıyor olmak tarifsiz bir haz kaynağıdır onlar için.
Topluma çıkardıkları bir maliyetleri vardır.
Toplumun ödemesi gereken bir bedel, katlanması gereken bir eziyettirler.
Onlar ancak duyarsız çevrelerin başına musallat olabilirler.
Belki de “sıfatına tükürmek” deyimi bu gerçekle ilişkili olarak türemiştir.
Onların sıfatları da bu tepkiyi çoğu zaman hak eder. .