Sevgiyi taşımak…
En ağır yüklerden biri olduğu fark edilmeden taşınır genelde…
Sevginin ağırlığı, belini kırmasa da altında ezildiğini elden bir şey gelmediğinde anlar insan…
Neyi, niye taşıdığını da anlamaz zaten…
En ağır yüklerden biri olduğu fark edilmeden taşınır genelde…
Sevginin ağırlığı, belini kırmasa da altında ezildiğini elden bir şey gelmediğinde anlar insan…
Neyi, niye taşıdığını da anlamaz zaten…
Bir çaresizlik girdabında döner durur bazen…
Yalnızlık en büyük dost oluverir kavuşamadıkça ağırlaşan sevgi yükünün altında…
Buruk olsa da yalnızlık en sadık sevgilidir insan hayatında…
Bir yalnızlıkla da yetinmez insan çok eşliliğe hasret bilinçaltı ile çok yalnızlığa yelken açarken…
Yalnızlıktan kurtulmaya yönelik her adımın aslında yeni bir yalnızlığa doğru atılan adım olduğunu kestirebilse sorununu da çözecek hem Ademoğlu hem de kaburgası…
Ama yok, inatla yüklenmeyi tercih eder bir omzuna elde edemediği sevgilinin sevgisini diğer omzuna ise yalnızlığını…
Ve de yürür gider ta ki elden bir şey gelmediğini anlayıncaya kadar…
Seven sevilmez, sevilen sevmez…
Sevmeyene sevgi yüklenebilir mi?
Ya da sevenin sevgisi azaltılabilir mi?
Zor bir soru olduğu da belli zaten…
Tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan çıkar örneğinde olduğu gibi…
Horoza da sormuşlar bu soruyu o da cevap olarak ‘Ben görevimi yaparım, gerisine karışmam’ demiş…
Ben de yazımı yazarım gerisine karışmam kolaycılığına bürünebilmeyi isterdim aslında…
Doğruluğundan emin olduğum konularda bile iyice ayrıştığım, doğrunun tersine giden yurdum insanına rağmen kendi hür irademle bulduğum doğruları başka şansım olmaması nedeniyle gözlerine sokmaya devam edeceğim…
Örneğin, ‘Tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan çıkar’ aptallığına da son noktayı şimdi koyacağım gibi…
Horoz görevini yaparken gidip yumurtanın üstüne çıkıp da tavuk dünyaya gelmediğine göre bence yumurta tavuktan çıkar…