Dolar 32,4375
Euro 34,7411
Altın 2.439,70
BİST 9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 18°C
Az Bulutlu
Bursa
18°C
Az Bulutlu
Paz 20°C
Pts 19°C
Sal 19°C
Çar 20°C

Merhaba Alaçatı

Merhaba Alaçatı
5 Temmuz 2010 07:30
A+
A-

Yaptığım her seyahat çoğaltıyor beni. Her şehirde, her ülkede yeniden doğuyor, yeni baştan yaşıyorum sanki.  
Bazen, “Ömrümün sonuna kadar yaşayabileceğim bir yer buldum,” diyorum; orada ancak üç, bilemediniz dört gün kalabiliyorum, sonra başlıyorum kıpırdanmaya. Ayaklarım diyor, “Kal biraz daha,” yüreğim diyor, “Kalk gidelim.” Sonunda çoğunlukla yüreğim kazanıyor. Alelacele valizi topluyorum, ertesi gün sabahın erken saatlerinde ya bir otogardayım ya bir istasyonda… Hiçbir tatil hatırlamıyorum ki, “Dinlendim,” diyebileceğim.
İnsanlar soruyorlar, “Niye yalnız gidiyorsun?” diye, “Kim dayanabilir ki bu seyahatlere?” diyemiyorum. İşte yine böyle bir tatil süreci… Datça, Marmaris ve şimdi de Çeşme.
İnsan bu kadar çok yer gezince unutkanlıklar da başlıyor doğal olarak. Unutmamak için yazmak çözümlerden biri. Zaten tatildeyken gezi notları dışında bir şey yazmak gelmiyor içimden.  
Çeşme’ye geldim daha ikinci gün, yüreğim yine kıpır kıpır… İnsanlar da, “Alaçatı,” deyip duruyor. Ne varmış gezip göreyim istedim. Zaten Çeşme’ye de çok yakın, dolmuşla yirmi dakikalık mesafede.
Bazı yerler vardır ki bir ya da birkaç özelliği ile hemen sarıp sarmalar sizi. Kiminin kokusu, kiminin sesi, kiminin havası… Anlatıldığı kadar varmış, Alaçatı’nın da tarihi dokusu adeta çarpıyor insanı.  
Egenin incisi Alaçatı… 19.yüz yıla ait cumbalı taş evleriyle yine aynı döneme ait yel
değirmenleri, Arnavut kaldırımlı sokakları, canlı çarşısı, Antika Pazarı ile ünlü Alaçatı…
Seksenli yıllarda insanların nadir olarak uğradığı bir köymüş burası. Bundan yüzyıl öncesinde ise zeytincilik, bağcılık ve sakız üretimi yapan bir Rum kasabasıymış.
Seksenlerde yerli, yabancı karavan sahipleri tarafından keşfedilmiş. Sonrasında eski Rum evlerinin çoğu restore edilerek konaklama tesislerine, alışveriş mekânlarına, restaurantlara dönüştürülmüş.
Bugün, adım başı sıralanmış eğlence mekânları, kafeleri, geç saatlere kadar açık tutulan Antika Pazarı her zevke uygun eğlence imkânı sağlıyor.
Alaçatı sokaklarında dolaşmak, alışveriş yapmak, tarihi yapılarını keşfetmek, fotoğraflarını çekmek, kafelerinde soluklanmak başka bir keyif…
Trafiğe kapatılmış sokağın bir ucunu değirmenler, diğer ucunu Alaçatı’nın ilk oteli ‘Taş Otel’ tutmuş. Yürümeye başladığınızda kendinizi öyle bir kaptırıyorsunuz ki bu rengârenk sokağa, adeta bir masalın içinde geziyormuş gibi hissediyorsunuz
Bir zamanlar köy sokağı olan yerde bugün kalabalıktan yürümek neredeyse imkânsız. Tabi kışın zaman duruyormuş, ta ki bahara kadar…
“Alaçatı’ya gelince ne yiyelim?” diyorsanız; Ege otlarının her biri birbirinden lezzetli. Doğanın armağanı taze otlar, neredeyse her yemekte tercih edilen zeytinyağlılar, baklagiller, yaban mantarı ve taze balık çeşitlerini tadabilirsiniz. Bu yörenin zeytini de meşhur. Neredeyse her evde tüketilen tek sıvı yağ zeytinyağı.
Alaçatı aynu zamanda prestijli sörf mekânları ile ünlü. Bugün Türkiye ve Dünya Sörf Şampiyonası’na ev sahipliği yapıyor.
“Çeşme’den nereye kaçabilirim?” diyenler de olabilir. Buradan Yunan adalarına seyir yapmanız mümkün. Çeşme, Yunan adası Sakız’ın tam karşısında, bir saatlik yolculuk mesafesinde. Ancak vize şartı var. Pasaportunuzu İzmir’den aldıysanız, vize işlemini firmalar yapabiliyor. Benim gibi bir başka şehirden aldıysanız, “Ege sahilinden yolunuza devam edin,” derim.
Alaçatı’ya veda ederken, “Bu kadar küçük bir yerin bile ne çılgın tarihi vardır,” diyorum kendi kendime.
Çeşme’ye dönüyorum. Marinadaki kitapçıdan Mehmet Coral’ın yazdığı ‘Alaçatı’da Aşk’ kitabını alıyorum. “Bu kitap da burada okunur,” diye geçiyor içimden.
Sonra oturuyorum denize karşı bir kafede. Bir yığın yıldızın, denizden esen meltemin sahibi gibi hissediyorum kendimi. Manzara okuduğum romanlardakinden daha güzel.
Bir kahve söylüyorum. Not defterimi çıkarıp yazmaya başlıyorum. Hayata dair şeyleri okumak, yazıya dökmek… Bütün sıkıntısına rağmen hayatı devam ettiren birkaç şey belki de…

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

Mesaj gönder
1
Merhaba
Merhaba, size nasıl yardımcı olabiliriz?