KİMLER GELMİŞ, KİMLER GEÇMİŞ…
Birkaç yıl önce bir eskici dükkânından almıştım onu. Görür görmez milli piyangodan ikramiye kazanmışçasına sevinmiştim. İçinde sanki bir hazine vardı da çıkarmamı bekliyordu…
Bir kenara yığılmış kitaplar arasından güçlükle çekip alabilmiştim. Kapağını yabancı bir şarkıcı süslüyordu. Ama asıl dikkatimi çeken ve beni heyecanlandıran üzerindeki tarihti. 3 Mart 1971’de basılmıştı, yani doğduğum günde.
Bu ‘resimli mecmua’, o dönemin tüketim alışkanlıklarına, hayat tarzına ilişkin ne çok şey anlatıyordu. Her satırını okurken benim dünyayla tanıştığım o günlere gittim. Sonsuz keyif aldım. Bu da yetmedi sanırım, sizinle paylaşmak, ölümsüz kılmak istedim…
Bu hafta Hey Dergisi’nin sayfaları arasında o günün sesi ile o günün Türkiyesi’ne bir yolculuğa çıkaracağım sizi…
Pop dünyasının ünlü genç kızı Yasemin Kumral henüz 15 yaşında. ‘Ne Sen Beni Unut, Ne de Ben Seni’ adlı şarkısı ile müzik dünyasına katılmış. Okul ile müziği bir arada yürütmenin sırrını veriyor…
‘Türkiye’nin Önde Giden Plakları’nda birinci sırada ‘Black Night’ adlı plağı ile Deep Purple grubu yer alıyor. İkinci sırada ‘Kara Kara Gözler’ ile İnci Çayırlı, üçüncü sırada ise ‘Dadaloğlu’ ile Cem Karaca var.
‘Şu Bizim Orhan Boran’ diyor ki, “Göz doktoruna gittim geçenlerde. Kardeşim adam altı buçuk saat muayene etti, gözümü yıkadı, damla damlattı, beynimin derinliklerine kadar indi. Sonra dikti gözlerini, bol ilaçla sırılsıklam olmuş gözlerime. ‘Orhan Bey acaba alkol kullanıyor musunuz?’ dedi.
A benim anlı şanlı doktorcuğum, bunu anlamanız için tam altı buçuk saat gözümün derinliklerine inmenize ne gerek var? Elli kuruş verip, bir gazete alsanız, bir dakikada öğrenirdiniz durumu.”
Dünyanın en ünlü müzik topluluğu Beatles dağılmış. Topluluğun elemanları birer birer kendi adlarına doldurdukları plakları piyasaya çıkarmaya başlamışlar.
Her yıl Bulgaristan’da düzenlenen Uluslararası ‘Altın Orfe’ müzik yarışmasında o sene Türkiye’yi Fikret Kızılok temsil edecekmiş.
Yıldırım Güres, ‘Ayrılık Rüzgârı Alın Yazım’ plağının reklamı ile yarım sayfayı kaplamış. Plak şirketi, ‘Piyasada Sahte Plaklar Türemiştir. Tescilli SAHİBİNİN SESİ markasına dikkat ediniz,’ diye uyarıda bulunmuş. (Şimdilerde ‘duymak istenilene göre konuşan adam’ tipi için yapılan bu tanımlama o günlerden kalmış olsa gerek)
R. Furneaux’dan ‘Tuna Nehri Akmam Diyor’, Doğan Avcıoğlu’ndan ‘Devrim Üzerine’, Fakir Baykurt’tan ‘Tırpan’ adlı kitaplar listelerde…
‘Mektuplaşmak İsteyenler’ köşesinde Nejat isimli bir genç bakın şöyle yazmış: “Boyum bir yetmiş iki, yaşım yirmi yediden bir eksik, zevklerim dans, sinema ve müzik. Üniversite son sınıflıyım. Oldukçada yakışıklıyım. Samimi arkadaşlıktır emelim, sevgileri ikiye bölelim. Bundan ibaret diyeceklerim, mektuplarınızı adresime beklerim.”
‘Beyaz Perdede Sevdikleriniz’ köşesinde yabancı oyuncularda Brigette Bardot, yerli oyuncularda ise Türkan Şoray birinci sırada yer alıyor. Yılmaz Güney’in ‘Umut’ adli filmi en çok oy alan film olmuş.
Türkiye’nin dört bir yanından evlenme teklifleri alan Türkan Şoray, kalbinin sesine söz dinletemeyen bir hayranının evlenme teklifini okurlarla paylaşmış.
‘Adres Rehberi’nde o zamanın ‘artist’lerinin ev adresleri yer alıyor. Sakınca görmeden vermişler. Hemen hepsi Şişli ve Beyoğlu çevresinden.
Belli ki, pul toplamak kaliteli uğraşlar arasındaymış. Damgasız seri pullar albüm ve klasörlerde saklanmalıymış. Pulun başlıca düşmanı rutubetmiş. Fazla sıcaklık da rutubet kadar tehlikeliymiş…
Kadınlar, günlerini Fecri Ebcioğlu’nun ‘Çay Saati’ adlı radyo programına göre ayarlamaya başlamışlar. Artık salıları toplanıyor, yeni çıkan plakları dinliyorlarmış. Takdim ettiği güzel plaklar aylarca dillerinden düşmüyormuş…
‘Posta Kutusu’ bölümünde kimin ne yaptığı yazılı. Efgan Efekan ortaokuldan ayrılmış. Bir hayranın mektubu Muhterem Nur’a iletilmiş. Orhan Günşiray’ın ilk karısından Murat isimli bir çocuğu varmış…
‘Yaşamak Diye Bir Oyun’ adlı fotoroman belli ki büyük bir heyecanla bekleniyormuş. Artistlerin adı yazmıyor, ama kadının yüzü filmlerden tanıdık geliyor.
Gençlik Klübü’nden iki yüz elli lira cep harçlığı kazananlar listesi gözüme çarpıyor. Dergi yüz kuruşken fena para sayılmaz doğrusu.
Nota Kulübü bile varmış o günlerde. Gelen mektupları tasnif edip sonrasında üyelerinin adreslerine nota postalayan bir kulüp…
Sevdikleri melodilerin sözlerini arayanlara, şarkı sözü biriktirenlere de duyurulur. İstediğiniz şarkının adını bir kâğıda yazıp yollayın, bir liralık posta pulunu da eklemeyi unutmayın. Tabii şimdi değil kırk bir yıl önce yapmalıydınız bunu…
Hey gidi Hey! Resimli sayfalarında gördüm ki meğer ne çok şeyi kaybetmişim. Mecmualarımı, plaklarımı, kartpostallarımı, sevdiğim artistleri, çocukluğumu, gençliğimi, güzel olan pek çok şeyi…