Dolar 34,7784
Euro 36,7823
Altın 2.946,32
BİST 10.081,00
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 16°C
Yağmurlu
Bursa
16°C
Yağmurlu
Paz 19°C
Pts 19°C
Sal 13°C
Çar 10°C

BİR MÜZE, BİR SERGİ

BİR MÜZE, BİR SERGİ
6 Aralık 2011 23:01
A+
A-

Anadolu Arabaları Müzesi. Eski bir ipek fabrikası. Sanayicilerin, iş adamlarının örnek alması gerektiği Rahmi Koç’tan bir müze daha.
Böyle bir tutumda, ticari kaygıdan çok, bilime ve düşünceye gösterilen saygı rol oynuyor sanırım. Başka nasıl açıklanabilir?
Bir şehrin binlerce yıllık bilgisinin müzesindeyim…
Yorgun arabaları seyrediyorum. Yıllar içinde olmayacak ağır işlerde kullanılmışlar. Kırılan, yakılan, atılanlardan geride kalanlar… Her biri çok ince işlemlerden geçirilip orijinal hale getirilmiş. Şimdi ise müzenin birer üyesi olmuşlar.
Eski ipek fabrikasından müzeye…
1997’de müze için yer seçilirken tarihi mirası yaratacak bir atmosferi yaratmaya da dikkat edilmiş. Değerli tarihçilerin, mimar ve ustaların bilgi ve tecrübeleri ışığında her şey en ince ayrıntısına kadar düşünülerek adım adım tasarlanmış. Bunlar yapılırken doğal ortamın ve tarihi dokunun korunmasına büyük özen gösterilmiş.
Eski ustaların nakışları, el emeği göz nuru tasarımları, kısaca Anadolu kültürünün kayıp araba mirası Türkiye’ye yeniden kazandırılmış.
Müzede at arabaları çoğunlukta. Öğreniyorum ki Bursa’daki eski at arabası kültürü otomotiv sanayinin kültürünü oluşturuyormuş. İki yüz yıl önce Bursa’da fabrikasyon yoluyla fayton üretilirken, henüz ilk otomotiv yola çıkmamışken günümüzde Bursa, bütünü ile bir otomotiv şehri haline gelmiş.
Gelecek kuşaklar artık Türk otomotiv sanayinin tarihi kaynaklarından biri olan at arabalarının rolünü daha açık olarak izleyebilecek. Burada durup Bursa’da otomotiv sanayiinin temelini atmış olan bu eski ustalara teşekkür etmek gerek…
* * *
‘Bursa Umurbey İlkokulu’ yazıyor tabelada. 1970’li yıllarda bir sınıf canlandırılmış. Öğretmen masasının üzerinde bir dünya, duvarda mevsimler panosu, tahtada aritmetik işlemler… Tahta sıralar, boncuklu hesap cetveli, bavul tipi çantalar, o yıllardan kalan kalemler, defterler… Sanki bu sınıfta okuyorum da zil çalmış derse ara vermişiz…
Her bir objeyi en ufak detayına kadar içime sindirerek seyrediyorum. Hepsi çok tanıdık geliyor. Başka bir âleme dalmış izlerken, bir an arka sırada kırmızı bir çanta gözüme ilişiyor. Hatırlıyorum: İlkokul birinci sınıfta böyle bir çantam vardı. Gözlerime yaşlar doluyor. Sınıftaki yerimi bulmanın sevincini yaşıyorum.
Anadolu Arabaları Müzesi’nin sergi salonundayım. Bir oyuncak sergisinde…
Yüksek Mimar Naim Arnas, üniversitede okuduğu yıllarda eskicilerden, bitpazarlarından küçük mimari objeler toplamaya başlamış. Gel zaman, git zaman antika ve eski eser merakı onu koleksiyoner yapmış.
Seksenli yılların başında bir eskiciden ilk pedallı araba oyuncağını almış. Otuz yıl içinde mekanik, döküm, metal, plastik, tahta pek çok oyuncak biriktirmiş. Yaklaşık on bin parçalık bir koleksiyon gördüğüm. Tek kelimeyle muhteşem.
Eski oyuncaklara bakınca bu serüvenin bu noktaya erişebileceğini kimse düşünemezdi. Ancak, “O günler ne güzelmiş meğer” demeden de geçemiyorum…
Şimdikiler gibi değil, bayağı yaratıcıydık. Erkek çocuklar eski tekerlek ya da rulmanlardan kızak yapardı. Kimileri de tahta çıtaları çakıp üzerine renkli kâğıtları yapıştırarak uçurtma. Bir de telden bükerek imal edilen, iki veya üç tekerlekli arabalar vardı…
Aynı zamanda birer koleksiyoncu gibiydik. Gazoz kapağı, futbolcu kartları, artist kartları biriktirirdik…
Oldukça şanslıydım. Dayım Almanya’da doktordu. Hiç oyuncaksız kalmadım. Annem dayıma oyuncak sipariş ederdi. Bazen de Eyüp’ten, Tahtakale’den oyuncak alırdı. Teneke, tahta oyuncakların, sürtmeli, kurmalı olanları vardı. Çok renkli olmadıkları gibi, sessiz sedasız oyuncaklardı. Onların sesini biz verirdik, güzel olan da buydu sanırım…
Şimdiki çocuklar çok şanslılar. Artık dünyada oyuncak sanayi çok ilerledi. Ülkemizde de yavaş yavaş gelişmekte. Mekanik, elektrikli, pilli, şarjlı, elektronik… Ne istersen var. Fiyatları da her geçen gün ucuzlamakta.
Bugün dünyanın en büyük sanayi ülkeleri, Amerika, Almanya ve Japonya zamanında oyuncağı da en iyi üreten ülkelerdir. Bugünse dünyanın en büyük oyuncak üreticisi olan Çin, gelecekte dünyanın bir numaralı sanayi ülkesi olacaktır. Aslında çocuklarımızın hayata başlangıcını yönlendiren oyuncaklar dünyanın en gelişmiş ülkelerini de belirleyecektir.
Tüm çocuklarımıza ve içindeki çocuğu her daim yaşatan büyüklere!
Oyuncak kültürünü geçmişten bugüne taşırken oyun ve oyuncağın değişimini gözler önüne seren bu sergiyi kaçırmayın.
Geç de olsa bir gün hayallerinizdeki oyuncaklara kavuşmanız dileğiyle…

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

Mesaj gönder
1
Merhaba
Merhaba, size nasıl yardımcı olabiliriz?