Aynadan yansıyanlar
“…Bu aynalar insanlarla oynuyor
Bu aynalar insanlara
Ağlıyor, gülüyor
Çıksam bir türlü
Dışarda boşluklar
Kalsam bir türlü
İçerde aynalar
Sihirli aynalara döndü
İnsanlar…
“…Bu aynalar insanlarla oynuyor
Bu aynalar insanlara
Ağlıyor, gülüyor
Çıksam bir türlü
Dışarda boşluklar
Kalsam bir türlü
İçerde aynalar
Sihirli aynalara döndü
İnsanlar
Bir adım atınca
Yüzümün yarısı yok
Sözümün yarısı yok
Sevgimin yarısı yok …”
Eski bir aynanın camından yansıyor görüntüler. Annem, babam, ağabeyim… Bolca sevinç, neşe, kahkaha… İlhan İrem söylüyor, ‘Sihirli Aynalar.’
1981, Erzincan. Henüz on yaşındayım. Bir yılbaşı gecesi. Her yer karla örtünmüş. Orduevi’ndeyiz. ‘Bingo’ (tombala benzeri bir oyun)oynuyorum. Kalbim gümbür gümbür atıyor.
Büyük hediye için, “Beş numara,” diye haykırıyor asker. Kazanıyorum. Hayatımda ilk defa bir şey kazanıyorum. Koşarak gidiyorum, kollarımın arasına alıyorum.
Etrafı pirinç kaplamalı. Erzincan işi. Heybetli bir görüntüsü var. İlk gün taşırken, hayat kadar ağır geldi bana.
O yaşlarda ailenize, evinize bir şey alıp götürmek, ne büyük mutlulukmuş meğer. Bir hazineyi taşıyordum sanki.
Kim bilir kaç evde kaç oda değiştirdi. Kaç mekân? “Aman dikkat edin, düşürmeyin sakın!” dedi annem. Kim bilir kaç kere?
Kim bilir kimler cama yansıdı? Nelere şahit oldu? Milyonlarca anı fotoğraflaştırdı içinde. Gördüklerine işittiklerini de eklersek… Aynanın camındaki sır benimkinden fazla.
Gelenler, gidenler, kavuşmalar, terk edişler… Çabuk verilmiş kararlar, ani parlamalar, kolay tutuşan heyecanlar, gönül kımıldanışları… Seksenli, doksanlı, iki binli yıllar…
Geçmişi gözden geçirecekmiş gibi yüzüme baktığımda düşünmeye çağırıyor. Yılların insanda bıraktığı düğümler kolay çözülmüyor.
Baka baka içinde kayboldum. Ben buna “ömür” diyorum.
O kırılsa, bütün yaşamım tuzla buz olacak…
Hayır! Hiçbir şey gözüktüğü gibi değil. Aynadan gözükenler sadece sonuçlar, görünenlerin yansımaları.
Düşünmemiz gerekenler burada başlıyor. Aynaya yaklaş daha da, belki görebilirsin arkasındakileri.
Bilinmesi gereken onca şey… Nerede olduğunu bildiklerim, nerede olduğunu ve olmasa da olduğunu bildiklerim, olup olmadığını bilmediklerim her şey ayna evreninde yerini alıyor.
Ya da yansıyanların hiç de görünen gibi olmadığı…
O evler, odalar ve ayna bende sürdü gitti. Kalbimi değiştiremedim, mekânları değiştirsem de. Şimdi ayna hem evde hem de içimde.
Kaç yıl sonra ‘onu’ yazarken kısık bakışlarla gülümsüyor bana.
Hayatınızda her şeyin mutlu gerçeklikler üzerine olması umuduyla…