Dolar 32,5633
Euro 34,9764
Altın 2.428,67
BİST 9.722,09
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 21°C
Az Bulutlu
Bursa
21°C
Az Bulutlu
Cum 23°C
Cts 18°C
Paz 20°C
Pts 20°C

Arşivden üç film

Arşivden üç film
14 Kasım 2012 14:53
A+
A-

Hayatınızda sizi derinden etkileyen, yıllar geçse de bir türlü unutamadığınız filmler vardır mutlaka. Defalarca izlemenize rağmen bıkmadığınız, sevdiğiniz insanların da izlemesini istediğiniz…
Hüzünlü, sıkıntılı anlarımda film izlerim çoğu zaman. İlaç niyetine. İyi geliyor, içimdeki sıkıntıyı alıp götürüyor. Genelde daha önce beğeniyle izlediğim, ‘benim filmim’ diyebileceğim türden olanları tercih ediyorum.
İşte bunlardan bir kaçı, arşivimden sizler için seçtim…
Sımsıcak, eskilerden güzel bir film; yıllar önce birkaç kez televizyonda izlemiştim ‘Kızarmış Yeşil Domatesler’ adlı filmi.
Hatırlayanlar bilir Parliament Pazar Gecesi Sineması kuşağında güzel filmler gelirdi ekranlara. Bu da onlardan biri.
Hikâye 1920′ler Amerika’sında Alabama’da geçiyor. En iyi senaryo dalında Oscar ödülü almış filmde iki kadının dostluğu anlatılıyor.
Evliliği yolunda gitmeyen, Evelyn, bir bakımevinde Ninny ile arkadaş olur. Yaşlı kadını her ziyaret edişinde, Ninny geçmişte tanık olduğu bir dostluğun öyküsünü anlatır: Siyah-beyaz çatışmasının en yoğun yaşandığı günlerde, birçok zorluğa göğüs geren Idgie ve Ruth’un dostluğunun…
Idgie’nin çok sevdiği ağabeyi bir tren kazasında ölünce hayatı bir anda allak bullak olur. Hiçbir şey eskisi gibi değildir artık. Bu süreçte ağabeyinin sevgilisi Ruth onun en büyük desteğidir. İki kadın çok iyi anlaşırlar, aslında taban tabana zıt karakterdedirler. Idgie tam bir ‘erkek fatma’, Ruth ise tam bir hanımefendi.
Ruth evlenir. Idgie biraz kırılır arkadaşına. Ancak Ruth’un evliliği iyi gitmez. Kocasından şiddet görmektedir. Idgie bu duruma dayanamaz, arkadaşını alır ve kasabaya geri getirir. Bir kafe açarlar, kafe kasabanın gözdesi olur.
Idgie’nin mücadeleci yapısı, hayata bağlılığı, iki arkadaşın birbirine olan düşkünlüğü sevgi ve heyecan dolu bir hikâyeye dönüşür. Evely’nin sorunlu evliliği, özgüvensizliği ve hayattan bezmiş hali Ruth ve Idgie’nin hikâyesi ile farklı bir boyut kazanır. Böylece kendi sorunlarının üstesinden gelmeyi başaracak ve hayata yeniden tutunacaktır.
Bir diğer film de ‘Meleğin Sırları.’ Amerika’da dil öğrenip, okumak için Los Angelas’a
gelen genç bir kızın, talihsizliklerle dolu yaşamını anlatıyor. Genç kız oradaki hayatın Amerikan dizilerindeki gibi olmadığını geç fark ediyor. Kötü insanlar, uygun olmayan yaşamların içine çekiyor onu. Kızı sürekli izleyen Rusty adında işitme engelli genç yardım etmek istese de gücü yetmiyor Ebru’yu kurtarmaya.
Başrolde Nehir Erdoğan oynuyor. Oyuncular çok başarılı, çekimler güzel, Los Angeles zaten muhteşem. Gurbette yaşamış olanları daha çok etkileyebilecek bir film. Londra’da tek başıma ayakta durmaya çalıştığım günler aklıma geldi. Bilmediğiniz bir ülkede yaşamak üstelik genç, tecrübesiz olup mücadele vermek hiç mi hiç kolay değil.
Ve son olarak da ‘Güneşin Oğlu.’ Kıpır kıpır bir film. Gülmekten kırılırsınız.
Monotonluktan sıkılmış emekli öğretmen Fikri’nin komik bir o kadar sitem dolu sözleri ile başlıyor film. Hayatının değişmesini isteyen Fikri, o gün çok uzun zamandır beklediği mucizeyi yaşayacaktır, ancak bu isteğinden ötürü çok pişman olacaktır.
O gün, güneş tutulması beklenmektedir. Tüm haberlerde günün en önemli olayı olarak duyurulur. Fikri’de bu güneş tutulmasının hayatındaki değişime sebep olacağını bilmeden, merakla güneşi izlemeye başlar. İşte ne olduysa o parkta olur. Güneş tutulmasını izlemek üzere teleskobunu kuran bir genç oracıkta ölür. Fikri onun bayıldığını düşünür, teleskobu yürütür.
Fikri, evine gidip teleskoptan güneş tutulmasını izlemeye başlar. Ancak iş değişmiştir. Artık teleskoptan bakan göz Fikri’nin gözü değildir. Ahmet’in bedenine girmiştir. İşler karışmaya başlar. Ahmet, Fikri’nin hayran olduğu karşı komşusu fıstık Şule’nin gözdesidir aynı zamanda.
Ama tüm karışıklık bu kadarla bitmez. Fikri’nin ruhu özgür kaldı ya artık bedenden bedene geçmeye başlar. Ortalık fena halde karışır…
Düşünün emekli bir öğretmensiniz. Yaşlılık sınırına gelmişsiniz. Bir sabah uyandığınızda bir bakmışınız her şey değişmiş. Artık yirmi beş yaşındasınız ve yanınızda yatan kırk yıllık karınız değil, karşı apartmandaki fıstık !
Zevkle izleyeceğinizi düşündüğüm filmin oyuncu kadrosu da oldukça iyi. Haluk Bilginer, Özgü Namal, Hümeyra, Köksal Engür başrollerde.
Fantastik bir hikâye, Türk sinemasında az görülen türden. Filmi izlerken mantık aramayın, eğlenmeye bakın. Bu kadar anlatmak yeter, büyüsü kaçmasın. Üçü de birbirinden güzel. Keyifli seyirler…

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

Mesaj gönder
1
Merhaba
Merhaba, size nasıl yardımcı olabiliriz?