Dolar 32,5004
Euro 34,6901
Altın 2.496,45
BİST 9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 21°C
Az Bulutlu
Bursa
21°C
Az Bulutlu
Paz 22°C
Pts 26°C
Sal 27°C
Çar 23°C

Filiz Ali’nin gözünden Sabahattin Ali

Filiz Ali’nin gözünden Sabahattin Ali
9 Ağustos 2011 00:08
A+
A-

19 Haziran 1993 günü köylülerin kırk beş yıl önce babasının ölüsünü bulduğu Kırklareli’nin bir köyündeki çatağa gider. Cesedi bulan çoban hala yaşıyordur. Bulunan cesedin babasının olup olmadığı ise yıllar boyu tartışılmıştır.
Ama asıl onun içini yakan babasının bir mezarının bile olmamasıdır. Madem meskeni “dağlar”dı der, ona bir işaret bırakır. Arkasını Istranca ormanlarına dayamış kocaman bir kayanın üzerine gömülen mermer taşına, “Başım dağ/Saçlarım kardır/Benim meskenim dağlardır,” diye yazar kızı Filiz Ali.
Okumaya doymaz bir açlığı olan Sabahattin Ali, o kısacık ömrüne üç ömürlük sevgi, bilgi, deneyim, kültür ve sanat eserlerini sığdırabilmiştir.
Kitaplar hep çok önemli olmuştur hayatında. Nereye gitse koltuğunun altında kitaplar vardır, çoğu defa da kalın bir Almanca sözlük. Dünya edebiyatının büyük yazarları yanında Karl Marx, Engels, Lenin gibi politik kişileri de takip eder.
Öğretmen okulunun ardından Milli Eğitim Bakanlığı’nın açtığı sınavı başarıyla geçer ve Almanya’ya giderek iki yıl orada yaşar. Bilgi, deneyim, gözlem kazanır ve yeni bir kültürü öğrenerek geri döner ve bir süre öğretmenlik yapar.
Bir dava nedeni ile uzun zamanlar deniz kenarında ve sular içindeki bir hapishanede yatmak zorunda kalır. Kalın duvarlara vuran suların seslerinde uzak yolculuklara çıkar. Sonradan şarkıya dönüşerek milyonlarca insanın dilinden düşmeyen ‘Aldırma Gönül Aldırma’ nakaratlı şiirini burada, Sinop Cezaevi’nde yazar.
Ankara Milli Eğitim Bakanlığı’nda çevirmen olarak çalışır bir süre. Alman edebiyatını derinlemesine bilir. Durmadan okuyan okuduğunu hazmeden biri olmuştur.
Okumak onun her saatinde, her koşulda, her yerde yapabildiği bir iştir. Cebinde daima bir kitabı vardır. Ayakta yürürken, otobüste, akla gelebilecek her yerde kitaplarla onu görmek mümkündür.
İnsanları tanımak, davranışlarını gözlemlemek, konuşma tarzlarını incelemek, eserleri için biraz da malzeme toplamak amacıyla halkın içinde yaşar. Sabahattin Ali’de inanılmaz bir gözlem gücü vardır. Romanlarında çizdiği dünyanın böylesine renkli, sıcak ve inandırıcı olması, büyük ölçüde yaşantısından gelen gözlemlere, ayrıntılara dayanır.
Okurken birdenbire kendinizi anlatılan mekânda, olayların ve insanların arasında buluverirsiniz. Romanlarındaki dünya, sanki sayfaların arasından dışarıya fırlıyor, sizin dünyanıza karışıyor gibidir.
Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz’la birlikte Marko Paşa dergisini çıkarırlar bir süre.
1948’de bir davadan ötürü Paşakapısı cezaevinde üç ay kalır. Çıktıktan sonra zor günler geçirmeye başlar. İşsizdir, yazacak yer bulamaz. Yurt dışına gidebilmek için pasaport almak ister, alamaz. Yasal yollardan yurt dışına çıkma olanağı bulamayınca Bulgaristan’a kaçmaya karar verir…
Sabahattin Ali’nin ‘Kuyucaklı Yusuf’, ‘Değirmen’, ‘İçimizdeki Şeytan’ önemli eserlerindendir. ‘Kürk Mantolu Madonna’ ise bugün bile en sevilen romanlar arasında yer alır. İnsan psikolojisi ve davranışları bu kadar güzel çözümlenemez.
Bu kitapta bir Türk gencin Maria Puder adındaki bir kadına olan aşkı anlatılmaktadır. Maria Puder tipine talip olan pek çok kadın olmuştur hayatında. Daha çok eşine benzediği söylense de aslında bir değil birkaç kadının karışımıdır.
Kızının hayatındaki yeri ise apayrıdır. “…üzülecek bir şey yok. Her şey düzelir, hele Filiz hiç üzülmesin,” diye seslenir küçük kızına.
Filiz Ali, babasının sözünü tutar ve uzun zaman hiç üzülmemiş gibi yapar. Yıllar boyu onun öldüğüne inanmaz. Geri gelecek diye bekler. Kalabalıklarda ona benzetir insanları, yabancı ülkelerde beyaz saçlı, kısa boylu, tombul adamları takip eder odur diye. Rüyalarına girer sık sık, hiç konuşmaz, gözlerini hafif kısarak, gülümseyerek bakar; hep peşinden koşup yakalamak ister babasını, ama hiç başaramaz…
Mezarının olmayacağını çok önceden sezmiş gibi, evrendeki mekânını çoktan belirlemiştir Sabahattin Ali.
Istranca Dağları’nda öldürülmeden çok önce, kehanette bulunur gibi şu dizeleri yazar:
“Bir gün kadrim bilinirse,
İsmim ağza alınırsa,
Yerim soran bulunursa
Benim meskenim dağlardır.”
* * * *
Kaynak: Filiz Ali, “Filiz Hiç Üzülmesin”, Yapı Kredi Yayınları, 2011

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

Mesaj gönder
1
Merhaba
Merhaba, size nasıl yardımcı olabiliriz?