Ahlaksızlığa dur demek…

Dinlerin, daha geniş bir deyişle, insanoğluna aydınlık getirmek isteyen tüm sistemlerin bu ortak kabullerini, ortaya koyan Mevlâna Celaleddin şöyle konuşuyor:
“Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol!”
Takıyyecilik de denen riya, yüzde görünenle özde olanın farklılığıdır. Din dilinde daha çok, ‘Allah için iş yapmak’ görüntüsü altında çıkarı için davranmaktır.
Yaratıcı, günahı olanlara değil, riyakârlara öfkelenmektedir. O, günahkârları affetmek için bahaneler ararken, riyakârları mahvetmek için de bahane arar. Bunun içindir ki birçok inanç sisteminde olduğu gibi görünüp günah işlemek, riya bulaştırılmış ibadete tercih edilmektedir.
Olduğu gibi görünmemek yahut göründüğü gibi olmamak, riya denen illeti ortaya çıkarıyor. Siyaset dilinde buna takıyye deniyor. Riyakârlığın insan hayatına musallat ettiği onursuz, güvenilmez ve ikiyüzlü insan tipleri ne yazık ki her yerde karşımıza çıkıyor. Bir gülücüğün, bir tutam sakalın, iki rekât namazın, beş kuruşluk sadakanın arkasında bir dolu rezilliği saklayabiliyor bu riya.
Ve bu riyakârlığı sergileyen kişiler ne yazık ki inançlarında samimi olan, kimseye kötülük yapmak gibi düşüncesi olmayan gerçek dindarlara da zarar veriyorlar.
Tüm bunları bir ‘günah zaafı’ olarak değerlendirmek de yanlış olur. Bu aslında bir ahlak çöküşüdür. Böyle olduğu içindir ki bu tezgâhçılar ibadetleriyle öne çıktıklarını zannederken ahlaksızlıklarının yanlarına kar kaldığını düşünüyorlar.
Ne yazık ki çoğu zaman da bu böyle oluyor.
Dinimizce de ihanet sergileyen tavırların en kötüsü, ikiyüzlülüktür. Yani, riyakârlık. Riya, bir kişilik yozlaşması ve bilinç altı hastalığıdır. Bütün sömürücü, bedavacı, mirasyedi psikolojilerin kaynağı da budur. Bu yüzden, riya batağına saplanmış bireyler ve toplumlar kalıcı hiçbir şey üretemedikleri gibi yaşantıları hep başkalarına endekslidir.
Riyakârlık ve takıyyecilik, dini kin aracı yapar. Hayat boyu bir yere gelememiş insanlar ise çıkarları için önce kendini, sonra da samimi dindarları kandırma aracı olarak kullanır.
Şunu da unutmamak gerekir,
Riya ve takıyyeciliği kendilerine yol edinmiş insanlar ne kadar ahlaksızsa, onlara fırsat veren, onları içlerinde barındıran ve ses çıkarmayan zevatlar da o kadar ahlaksızdır.
İşin daha da kötüsü, bu ahlaksızlık bulaşıcı olabilmekte ve toplulukları etkileyebilmektedir.
Türkiye’yi etkisi altına alan ve Yenişehir’e de sirayet eden bu yozlaşmışlık ve ahlaksızlık temsilcilerine dur demek için samimi insanlara ihtiyacımız olduğu ise kesin…